Covid-19 Döneminde E-ticaret ile Market Alışverişi — Okunmadan Onaylanan Sözleşmeler
Dijital ve online sözleşmeler hayatımıza bilgisayar ve internetle giriş yapmıştı. Bilgisayarlarımıza yüklediğimiz, başlarda yalnızca İngilizce olan bu sözleşmeler, muhtemelen uzun olması ve müzakere şansı olmaması nedeniyle okunmadan “next” ve “agree” butonunu tıklama yarışına konu olmaktan öteye geçmiyordu. Bu alışkanlıklar e-ticaretle birlikte online sözleşmelere de taşınmış oldu. Evrensel davranış olmasını bir yana bırakırsak, bu alanı düzenleyen mevzuatın geç düzenlenmesi ve tüketicinin kamu spotlarıyla yeterli derecede bilinçlendirilmemesi de bu alışkanlığı perçinlemiş oldu.
BEvde geçirdiğimiz bu dönemde kendimize ayırabileceğimiz daha çok vaktimiz olduğu bir gerçek. Belki bu dönemde tüm online sözleşmeleri baştan aşağıya markerlar ile detaylı bir inceleme yaparak incelemesek de genel bir bilgi ile firmaların haklarımıza ne kadar saygılı olduğu konusunu değerlendirebilir, tercihlerimizi bu doğrultuda gözden geçirebiliriz.
Kişisel karantina dönemiyle birlikte mevcut hesapların yanında birçok yeni oluşturulan e-market uygulama hesapları oldu. Peki bu hesapları oluşturduğumuz andan itibaren “işleminiz onaylandı” yazısına kadar kaç sözleşme onaylıyoruz?.
Bir önceki yazımda, kişisel karantina döneminde sıklıkla kullandığımız e-market uygulamalarının ödeme adımında karşılaşılan sorunları paylaşmıştım. Bu yazımdaysa üyeliğin oluşturulmasından siparişin onaylanmasına kadar geçen sürede onayladığımız “Okumadan Onaylanan Sözleşmeler ve Formlar”ı ve içeriklerindeki hataları inceleyeceğim.
1. KULLANICI SÖZLEŞMESİ
Motorlu kuryelerini artık her sokakta görmeye başladığımız e-market firmalarının her ikisinde de ortak büyük hata kendilerini pazaryeri/aracı hizmet sağlayıcı olarak konumlandırmaları oldu. Hizmetlerinin bir kısmında aracı hizmet sağlayıcı, diğer kısmında hizmet sağlayıcı rolünde olmaları nedeniyle tüm faaliyetleri için ortak bir kullanıcı sözleşmesi ile hareket etmeleri sağlıklı olmadığı gibi mümkün de gözükmemektedir. Bu iki sürece ayrı hükümler veya ayrı sözleşmeler düzenlenmesi sağlıklı olacaktır.
Peki nedir mevcut durumun olumsuz etkileri?
Kullanıcı sözleşmelerinde kendilerini “hizmeti sağlayan” olarak değil de “hizmeti sağlayana aracılık eden” olarak konumlandırmaları, açıkça tüketici konumundaki kullanıcının yanlış bilgilenmesine ve kullanıcının olası cayma ve iade sürecinde kime başvuracağı konusunda yanlış hareket etmesine sebebiyet vermektedir.
Buna paralel olarak bir diğer hatalı düzenleme ise satın alma işlemi sonrasında fatura/fişin e-market şirketi tarafından değil, partikte var olmayan ya da ön bilgilendirme formlarında veya mesafeli satış sözleşmelerinde yer almayan üçüncü bir şirket tarafından düzenleneceğine sözleşmede yer verilmesidir.
Mevzuatta e-ticarete yalnızca teknik alt yapı sağlayan firmaların, satılan ürünlerin içeriği, kalitesi ve fiyatı hakkında sorumluluğu bulunmayacağı düzenlenmiştir. E-market firmaları, kendilerini hatalı olarak bu şekilde konumlandırdıkları için sözleşmelerinde bu kapsamda bir dizi hatalı düzenleme de beraberinde gelmiş. En basit örneği bir çok denememde mesafeli satış sözleşmesinde e-market firmasının hizmet veren taraf olarak düzenlendiğini tespit ettim. Sözleşmede yer alan bu düzenlemeye karşın e-market firması istediği kadar ürünün kalitesine, içeriğine vb. ilişkin sorumluluğu olmadığını iddia ederse etsin hukuken doğruluk payı bulunmamaktadır.
Dikkatimi çeken bir diğer hukuka aykırı düzenleme de tüketiciye kullanıcı sözleşmesini fesih hakkı vermeyip, feshin yalnızca kendisi tarafından kullanılabileceği iddiası oldu. Böyle bir düzenlemenin haksız şart olarak değerlendirileceği ve kesin hükümsüz olduğu Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir.
Son olarak e-market firmalarının sözleşmelerini ağırlıklı olarak tüketicilerle yaptıklarını unutarak kendi tercihlerine göre yetkili mahkeme belirlemişler.
Oysa tüketicinin yerleşim yerindeki tüketici hakem heyeti ve tüketici mahkemelerinde de başvuru ve dava açma hakkı bulunmaktadır.
2. ÖN BİLGİLENDİRME FORMU
Tüketici mevzuatı gereği, satıcı veya satıcıya altyapı sağlayan sağlayıcı tarafından mesafeli sözleşmenin kurulmasından ya da buna karşılık gelen herhangi bir teklifi kabul etmeden önce, tüketiciye yani bize, e-market/hizmeti sunan şirketin unvanı, iletişim bilgileri, satın aldığımız ürünün özellikleri ve vergiler dahil toplam fiyatı, doğacak ek bir ücret varsa bunun bilgisi ve cayma hakkımıza ilişkin bilgilerin bir metin ile sunulması gerekmektedir.
Bu metin, mevzuatta ön bilgilendirme olarak adlandırılmış olup, metnin satış işleminin şartlarını düzenleyen mesafeli satış sözleşmesinden önce tüketiciye bilgilendirme amaçlı sunulması gerekmektedir. Ön bilgilendirme metni, uygulamada satış işleminin son aşaması olan ödeme sayfasında ödeme işleminin yapılmadan önce onaylanması gereken metinlerden biri olarak yer almaktadır.
Ne yazık ki içeriği standart olan bu metne ilşikin dahi hatalı düzenlemeler yer almakta.
E-market firmalarından bir tanesi, ön bilgilendirme formunda kurye ücretine yer vermeyerek mevzuata aykırı hareket etmektedir. Esasen bu kapsamda müşteriler tarafından yapılacak itiraz halinde ücretin ödenmemesine ve hatta yapılmış ödemelerin iadesine karar verilecektir.
Yine aynı firma, iade işlemi için kullanıcılara hiçbir şekilde sunmadığı faturanın muhafazasını şart koşmaktadır. Dayanak olarak 385 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğini göstermişse de ne anılan tebliğ ile ne de başka bir mevzuatla iade işlemlerinin yapılabilmesi için tüketiciye fatura saklama ve/veya ibraz yükümlülüğü getirilmemiştir.
Tüketicinin, hakları konusunda alenen yanlış bilgilendirildiği bu tür düzenlemeler mevzuata aykırı olup, tüketici şikayetine konu olması halinde yaptırıma tabi olacaktır. Mevzuata aykırı bu düzenlemelerin olası bir uyuşmazlıkta yargı mercilerince geçersiz kabul edileceğini de hatırlatmak isterim.
3. MESAFELİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ
Sepetimizi hazırladık ve ürün fiyatları, satıcı bilgileri ve cayma haklarına ilişkin bilgilendirildik. Sıra e-market şirketi ile satış sözleşmesini imzalamada.
İçlerinde en hayrete düşüren şüphesiz ki bir e-market firmasının sözleşmesindeki müşterinin, yeni bilgilerinin işlenmesine ve ticari elektronik ileti gönderimine muhafakat verdiğine ilişkin düzenleme oldu. Mevzuatta kişisel verilerin işlenmesine ve ticari elektronik ileti gönderimine ilişkin onayların hangi şartlar altında alınabileceği açıkça düzenlenmesine karşın bu kadar açık aykırı bir düzenlemeye bu kadar göz önündeki bir e-market firması tarafından yer verilmesi bir kez daha kişisel veriler ve tüketici hakları konusunda toplum/tüketici bilincinin önemini gözler önüne sermektedir.
Mevzuattaki düzenlemeler hakkında bilgisi olmayan bir tüketicinin sözleşmeyi okuduğunu var saydığımız ihtimalde dahi sözleşmedeki bu yanlış düzenleme nedeniyle verilerinin kullanımına ve kendisine ileti gönderilmesine izin verdiği izlenimine kapılacaktır. Böylelikle tüketicinin, hukuka aykırı kişisel veri işleme ve ticari ileti gönderimine karşı hakkını aramasına da dolaylı olarak mani olunmaktadır.
Mevzuat gereği mesafeli satış sözleşmesinin ve siparişinin geçerli olduğunu anlayabilmesi için e-market firması, tüketiciye her satın alma işlemi özelinde siparişin alındığının bildirimini elektronik posta, kısa mesaj, telefon araması, faks gibi araçlardan en az biriyle yerine getirmek zorunda olmasına karşın sipariş onayına ilişkin hiçbir bildirimde bulunmayarak mevzuata açıkça aykırı davranmaktadır.
Aynı e-market firması, tüketicinin elektronik ortamda onay verdiği işlem özelindeki mesafeli satış sözleşmelerini tüketiciye iletme yükümlülüğünü de yerine getirmemektedir. Tüketici olarak siparişle ilgili sorun yaşadığımızda dönüp bakabileceğimiz bir sözleşme dahi sunulmayarak ürünü ilgili e-market uygulamasından hangi şartlar altında aldığımızı ispat hakkımız da açıkça elimizden alınmaktadır.
Tüketici tarafından önemsenmeden ve okunmadan onaylanan bu sözleşmelerin önemi şikayet sitelerindeki nitelikli paylaşımlar incelendiğinde daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu yazımda paylaştığım hususlar, Türkiye’de yaygın kullanımı olan bir alanda halen emekleme aşamasında olduğumuzu ve hak ve hukuka ne kadar değer verdiğimizi göstermekte.
Günümüzde internet ve bilgisayar kullanan tüketicinin yasal yollara başvurma imkanları oldukça kolayken e-ticaret firmalarının bu denli hukuka aykırı uygulamalara devam edebilmesi biz tüketicilerin, ekosistemdeki sorumluluklarını tam olarak yerine getirmediğine işaret etmektedir.
20,-TL tutarında bir alışverişte karşılaşılacak soruna karşı hak arama mücadelesini verip vermeme kararını değerlendirirken kriterimiz, haklarımızın ihlal edilmesi olmalı, hak aranacak tutarın az-çok olması değil.